Ünlü
Matematikçiler*
Matematikçiler*
Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan
Anadolulu bir filozoftur. İlk filozoflardan olduğu için felsefenin ve bilimin
öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan'ın Yedi Bilge'sinden ilkidir. Ticaretle
uğraşmış ve bu nedenle Mısır'da bulunmuştur. Elimize ulaşmış hiçbir metni
yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanamaz ancak hakkındaki
bilgiler Herodot ve Diogenes Laertios gibi antik yazarlardan edinilir. Bertrand
Russell'e göre Felsefe THALES'le başlamıştır.
Diogenes Laertios’un söylediğine göre, Yedi
Bilgeler Atina’da MÖ 582 civarında kuruldu. THALES Yedi Bilgelerin arasında yer
almaktadır.
Yaşamı
Mevcut ortak görüşe göre THALES, MÖ 620
civarında, Anadolu'nun batı sahillerinde bulunan (Aydın civarı) Milet şehrinde
doğmuştur.Heredot’a göre (modren metotların saptamasıyla aynı şekilde) THALES
MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde güneş tutulmasını tahmin etmiştir.THALES, 58.
Olimpiyat döneminde (MÖ 548-545) 78 yaşında ölmüştür.
Laertios Diogenes'in aktardığına göre THALES'in
ebeveynleri, kökenleri Sur şehrinin Fenikeli mitolojik prensi Kadmos'a kadar
uzanan Examyes ve Cleobuline'dir.
THALES bir yenilikçi rolü üstlenerek,
birçok faaliyette bulunmuştur. Bazıları hiç yazılı kaynak bırakmadığını söyler,
diğerlerine göre ise "Gündoğumu ve Ekinoks Üzerine" adlı bir eser
bırakmıştır. Ona atfedilen hiçbir kaynak günümüze ulaşmamıştır.
Teorileri
THALES’den önce, Yunanlar doğayı ve
dünyanın temel maddesini; mitoloji, Tanrılar ve kahramanlarla açıklıyorlardı.
Yeryüzündeki doğa olayları, (depremler, rüzgar, vb.) tanrılarla bağdaştırılıyordu.
THALES, hem suyu ana madde olarak
düşünmesi, hem de doğayı olguları birleştirerek açıklamaya çalışması
bakımından, önemli olmuştur. Doğa olaylarının nedenlerini insan biçimli
Tanrılardan çok, doğanın içinde aramıştır.
Su
maddesinin ilk öğesi
THALES maddenin ilk öğesi (arkhe) olarak
suyu ileri sürmüştür. İlk öğe olduğundan dolayı toprağın suyun üzerinde
bulunduğunu ve dünyanın su tarafından taşındığını söylemiştir.
Herodot'a ve Eudemos'a göre (28 Mayıs MÖ
585'te gerçekleştiği kabul edilen) Güneş tutulmasını önceden hesaplayıp haber
vermiştir. Astronomi ile uğraşan ve gün dönümlerini önceden hesaplayan biri
olarak astronomdur. Gölgemizin bizimle aynı uzunlukta olduğu zamanı gözleyerek,
piramitleri gölgelerine bakarak ölçmüştür. Matematik-Geometri
: THALES Teoremi
Matematik alanında çığırlar açmış
birisidir. Eski Yunan bilginlerinden Kallimakhos'un aktardığı bir düşünceye
göre denizcilere kuzey takım yıldızlarından Büyükayı yerine Küçükayı'ya bakarak
yön bulmalarını öğütlemiştir. Aynı zamanda Mısırlılardan geometriyi öğrenip
Yunanlara tanıtmıştır. Bulduğu bazı geometri teoremleri şunlardır:
THALES Teoremi DE = AE
= AD
BC
AC AB
• Bir
ikizkenar üçgenin taban açıları birbirine eşittir.
• Birbirini
kesen iki doğrunun oluşturduğu ters açılar birbirine eşittir.
• Köşesi
çember üzerinde olan ve çapı gören açı, dik açıdır.
• Tabanı
ve buna komşu iki açısı verilen üçgen çizilebilir.
• Genelleştirilmiş
1959 THALES teoremine göre, E noktası AC doğru çizgisi üzerinde olmasa, içerde
veya dışarda olsa bile CB/BA=(AB^t-BD^t)^(1/t)/ED vardır. (t=1) hali bilinen
klasik THALES teoremidir.
PYHORAS
(PİSAGOR) (İ.Ö 596-500)
Samos’lu Pisagor’un, İsa’dan önce 596 yıllarında
doğduğu tahmin ediliyor Doğumu gibi ölüm tarihi de kesin değildir Hayatı hakkında
çok az bilgiler vardır. Yunan filozofu ve matematikçisidir Ülkesinde hüküm
süren politik baskılardan kaçarak, İtalya’nın güneyindeki Kroton şehrine gelmiş
ve ünlü okulunu burada açarak şöhrete kavuşmuştur.
Söylentilere göre, Pisagor’un matematik, fizik,
astronomi, felsefe ve müzikte getirmek istediği yenilik, buluşlar ve ışıkları
hazmedemeyen bir takım siyaset ve din yobazları halkı Pisagor’a karşı
ayaklandırarak okulunu ateşe vermişler, Pisagor ve öğrencileri bu okulun içinde
alevler arasında M.Ö.500 yıllarında ölmüşlerdir Pisagor’un ve öğrencilerinin
yaptıklarının birçoğu bu alevler arasında yok olup gitmiştir.
Geometride, aksiyomlar ve postülatlar her şeyden önce
gelmelidir Sonuçlar bu aksiyom ve postülatlardan yararlanılarak elde
edilmelidir düşüncesini ilk bulan ve ilk uygulayan matematikçi Pisagor’dur
Matematiğe aksiyomatik düşünceyi ve ispat fikrini getiren yine Pisagor’dur
Çarpma cetvelinin bulunuşu ve geometriye uygulanması, yine Pisagor tarafından
yapılmıştır Yaşayış ve inanışı, ilimle açıklama ve yorumlamayı o getirmiştir
Gerçel eksenin sayı sisteminde kullanılmasını düşünmüştür.
“Evrenin hakimi
sayıdır. Sayılar evreni yönetiyor.” Sözleri de Pisagor’a aittir.

Pisagorculukta
sayı
Bir anlatıya göre;
demirciler çalışırken örslerinden çıkan sesi duyan Pisagor bunun çok uyumlu
olduğunu düşünmüş ve "Doğa kanunları buna izin veriyorsa, bu kanunlar
matematikseldir," demiştir. Bundan hareketle, notaların matematiksel
formüllere dönüştürülebileceğini keşfetmiştir. Böylece matematik ve müzik
arasında bağlantı kurmuştur. Ayrıca ses perdesi ile tel uzunluğu arasında bir
ilişki olduğunu bulmuştur.
Pisagor Teoremi
Bir dik açılı üçgende dik kenarların
her birinin uzunluklarının karelerinin toplamları, hipotenüsün uzunluğunun
karesine eşittir. Bu teoremin matematik formülle ifadesi şöyledir: c² = a²+ b²
Pisagor'un en büyük
başarısı müziğin 1, 2, 3, 4 sayılarının orantılı aralıklarına dayandığını
keşfetmesidir. Pisagor evrenin bu sayıların toplamı olan 10 sayısına
(1+2+3+4=10) dayandığını söylemiştir.
Ayrıca kare
keşfetmişlerdir. Örneğin 9 bir kare sayıdır: 3*3=9 , yine 4 bir kare sayıdır:
2*2=4
Dünyanın
yuvarlak olduğunu, her gezegenin bir ekseni olduğunu ve gezegenlerin bir
merkezi noktada döndüklerini söyleyen ilk kişilerden biriydi. Bu noktayı önce
dünya olarak belirlese de sonradan bu düşünceden vazgeçip gezegenlerin merkezi
bir ateş etrafında döndüğünü söylemiştir. Ama bu ateşi asla Güneş olarak
tanımlamamıştır. Ayrıca Ay'ın başka bir gezegen olduğuna inanmış ve ona
Karşı-Dünya demiştir.
Eserleri:
Bildiğimiz kadarıyla
Pisagor, öğretilerini sözle yaymıştır. Onunla ve öğretileriyle ilgili
bilgileri, öğrencilerinin yazılarından alıyoruz. "
- Matematik ve astronomiye katkıları olmuştur.
- Ürettiği bağıntıya Pisagor bağıntısı adını vermiştir.
- Pisagor, teoremi ile irrasyonel sayıları buldu.
- Müziğin matematiksel oranlara indirgenebileceğini ortaya koymuş ve diatonik skalayı keşfetmiştir.
- Günümüzde bazı bilim adamlarının çok sıcak baktığı “kürelerin müziği” adıyla bilinen “kürelerin armonisi” önermesini ortaya atmıştır.
- Müzikle tedavi çalışmalarıyla tıbba katkıda bulunmuştur.
- Bir iddiaya göre, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve ikili bir hareket içinde olduğunu biliyordu.
- (3,4,5) ve (5,12,13) özel üçgenlerini bulmuştur.
- Çarpım tablosunu ilk olarak o kullandı.
Elea’lıdır. Zeno deyince, paradokslar
akla gelir. Zeno’nun kendi kendini yetiştirmiş bir köylü çocuğu olduğu söylenir
Zeno'nun doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemektedir.
Ancak tahminlere göre Zeno, M.Ö. 495 yılında İtalya'daki bir Yunan kolonisinde
doğmuştur. Doğduğu koloninin ismi Elea olduğundan Elea'lı Zeno olarak bilinir.
Parmenides adında bir filozofun öğrencisi olan Zeno, hocasına
M.Ö 449 yılında Atina'ya yapılan bir yolculukta eşlik etmiştir. Elea'ya geri
döndüğünde politikaya girmiştir. Bu dönemde şehrin gaddar yöneticisi olan
Nearchus'a düzenlenen bir suikastta yer aldığı iddiasıyla tutuklanmıştır. Bu
suikasttaki rolü yüzünden öldürülene kadar işkenceye maruz kaldığı ve bu
şekilde öldüğü söylenir.
Zeno'nun asıl ünü paradokslarından gelmektedir. Zeno'nun 40'a
yakın paradoksu olduğu biliniyor fakat günümüze bunlardan yalnızca 8 tanesi
kaldı. Zaten Zeno'nun tek kitabının da tamamı şu anda bulunmamakta. Kitabının
bir bölümü günümüze kadar korunabilmiş.
Zeno’
nun paradoksları:
1.
(DICHOTOMIE) Her türlü hareket
olanaksızdır.
2.
(ACHILLES) Achilles, önünde ilerleyen
kaplumbağayı hiçbir zaman yakalayamayacaktır.
3.
Atılan bir ok her zaman hareketsiz veya
hareket halindedir.
4.
Bir zamanın yarısı, aynı zamanın iki katına
eşittir.
Zeno, hıyanet veya ona yakın
bir suç ile başı kesilerek öldürülmüştür. Diogenes Laertos’a göre, Zeno doğduğu
şehrin tiranı tarafından işkence ile öldürüldü.
Zeno, varlığın birliğini kabul ettirmek için,
haklı olarak ün yapmış kanıtlarıyla, hareketin olanaksızlığını göstermeye
çalıştı. Zeno’nun paradoksları üzerine her çağın en büyük bilginleri kafa
yormuşlardır.
Başlıca eserleri, ”Tabiat
Üstüne” , ”Karşı Fikirler” ve Emperdokles üstüne eleştirili bir “Yorumlama”
dır.
Zeno, matematik tarihindeki ilk büyük şüphecidir.
Paradoksları matematikçileri yıllarca uğraştırmış ve paradokslarının yol açtığı
araştırmalar sonucu matematiğin gelişimine büyük katkı yapmıştır.
ÖKLID (Yunanca: Εὐκλείδης
— Eukleídēs) (MÖ 330 - 275) yılları
arasında yaşamış İskenderiyeli
bir matematikçidir.
Öklid gelmiş geçmiş
matematikçilerin içinde adı geometri ile en çok özdeşleştirilen kişidir.
Geometri dünyasında kapladığı bu seçkin yeri kendisinin büyük bir matematikçi
olmasından çok, geometrinin başlangıcından kendi zamanına kadar bilinen ismi
ile Öğeler adını taşıyan kitabında toplamıştır.
Geometriyi ispat ve
aksiyomlara dayalı bir dizge olarak işleyen 13 ciltlik kitabı “Elementler” bu
alandaki ilk kapsamlı çalışmaydı. Kendinden önceki Tales, Pisagor, Platon, Aristoteles
gibi matematikçi ve geometricilerin çalışmalarını temel alan Öklid’in bu
yapıtı, iki bin yıl boyunca önemli bir başvuru kaynağı olarak kullanılmıştır. Düzlem
geometrisi, aritmetik, sayılar
kuramı, irrasyonel
sayılar ve katı cisimler geometrisi Öklid’in kitabında ele
aldığı başlıca konulardı. Öklid’in her önermeyi daha önceki önermelerden
çıkarma yöntemi, kendisine atfedilen “geometrinin babası” sözünü de haklı
kılar. Öklid'in yaşamı konusunda hemen hemen hiçbir şey bilinmiyor. Öklid
üzerinde çalıştığı proje hakkında diyor ki: "bir doğru istenildiği kadar
uzatabilir." ve "İki noktadan bir ve yalnız bir doğru geçer."
Öklid'in aksiyomları:
Öklit toplam 13 kitaptan
oluşan Elementler'in ilk kitabında 10 tane aksiyomdan bahsetmektedir. Bunlardan
5'i ortak kanı şeklinde ifade edilmektedir 5'i de postulalar olarak
nitelendirilmektedir. Bunlardan yola çıkarak Geometrinin diğer önermelerini
ispat etmektedir.
Öklid'in
postulaları:
- Herhangi bir noktadan herhangi başka bir noktaya bir düz doğru çizmek mümkündür.
- Bir tane doğru parçasını her iki yöne de sürekli bir şekilde uzatmak mümkündür.
- Herhangi bir merkez ve herhangi bir yarıçap ile bir çember tanımlamak mümkündür.
- Bütün dik açıların birbirine eşit olduğu doğrudur.
- Eğer iki doğru ile kesişen bir doğru çizilirse, iki doğrunun birbirine bakan tarafında yer alan ve onları kesen doğrunun bir tarafında kalan iki açının toplamı iki dik açıdan küçükse bu iki doğru açıların toplamının iki dik açıdan az olduğu tarafta uzatılmaya devam ederlerse ilerde bir noktada kesişecekleri doğrudur. (Bu postulal paralel doğrular kesişmez şeklinde bilinen postulaldır.
- Bir şeye eşit olan başka şeyler birbirlerine de eşittirler.
- Eğer eşit miktarlara eşit miktarlar eklenirse, elde edilen bütünler de birbirlerine eşittir.
- Eğer eşit miktalardan eşit miktarlar çıkarılırsa, kalanlar da birbirlerine eşittir.
- Birbirleriyle çakışan (özelikleri açısandan örtüşen) şeyler birbirlerine eşittir.
- Bütün parçadan büyüktür.

EUDOXUS
(M.Ö. 408?-355)
Knidos’lu Eudoxus, M.Ö. 408 yılında
Knidos (Bugünkü Muğla’nın Datça ilçesinin en batı ucunda)’da doğmuştur.
Eudoxus, birçok bilgin gibi gençliğinde çok fakirlik çekmiş biridir. Orantılar kuramıyla Yunan
matematiğini zirveye ulaştırmıştır.. Matematik dışında iyi bir doktor ve
hukukçudur Astronomi çalışmalarıyla da ünlüdür. İlme çok büyük katkılarda bulunmuştur.
Zamanının birçoğunu söylevler verip felsefe yaparak geçirmiştir. Çağdaşlarına
göre, ilmi yönüyle ve ilmi düşünceleriyle, birkaç yüzyıl ileridedir. Galile ve
Newton gibi, gözleme ve deneye dayanmayan fikir, düşünce ve görüşleri hoş görmemiş ve
reddetmiştir. Eudoxos, “sayı” kavramını irrasyonel sayıları da içine alacak şekilde genişletti. Daha sonra,
Eukleides’in Elementleri adlı yapıtının V. ve VI. Kitap’larında işlenecek olan
genel oranlar kuramı ile sayı kavramına yeni bir içerik kazandırdı. Bir
doğrunun orta orana göre bölünmesine Altın Oran veya Kutsal Oran denir.
Yunanlılar, Eudoxos’un bulmuş olduğu
altın oranın bir güzelliği ve kutsallığı olduğuna inanırlardı. Eudoxus alan,
hacim ve bazı cisimlerin yüzölçümlerini bulmuş ve bunlar hakkında birçok teoremin ispatını
vermiştir. Gezegenlerin görünen hareketlerini açıklamış ve bu hareketlerinin dairesel olduklarını
söylemiştir. Güneş saatini bulan, bir
yılın 365 gün 6 saat olduğunu ortaya koyan ilk bilim adamıdır. Ayrıca Eudoxos,
dairelerin alanlarının, çaplarının karesiyle orantılı olduğunu da göstermiştir.
Bu konuda uygulamış olduğu yöntem bir
bakıma, bir dairenin alanını bulmak için, bu dairenin içine çok sayıda çokgen
yerleştirme işlemine benziyordu.
Arşimet matematikçi, fizikçi,
astronom, filozof ve mühendis.
Antik dünyanın ilk ve en büyük bilim adamı olarak kabul edilir.
Hidrostatiğin ve mekaniğin temelini atmıştır.
Bir hamamda yıkanırken bulduğu iddia edilen suyun kaldırma kuvveti bilime
en çok bilinen katkısıdır. Bu kuvvet cismin batan hacmi, içinde bulunduğu
sıvının yoğunluğu ve yerçekimi ivmesinin çarpımına eşittir. Ayrıca, pek çok matematik
tarihçisine göre integral hesabın kaynağı da Arşimet'tir.
Yaşamı
MÖ 287 yılında Sicilya'da dünyaya geldi. 12 yaşında İskenderiye’ye gittiği
orada eğitim gördüğü ve orada Öklit’in öğrencisi olduğu ardından Sicilya’ya
dönmüş ve hayatının geri kalanını çeşitli alanlarda araştırma ve deneylere
adamıştır. İskenderiye'de bulunduğu dönemde arkadaş olduğu Eratosthenes ile ve
Samoslu (Sisam) Konon ile yazışmaları eser haline gelerek günümüze kadar
ulaşmıştır. Bu yapıtlarda küre ve silindirin hacmini hesaplamak için formül
verir; kendinden ikibin yıl sonra gelişmeye başlayacak integral kavramına
ilişkin başlangıç uygulamaları, karekök 3 ve pi’nin çok karmaşık yöntemlerle
hesaplanmış yaklaşık değeri vardı.
Arşimet, teorik matematiğin en değerli konu olduğuna inanıyordu ama
ülkesinde matematikçi olarak değil, bir mucit olarak tanındı. Kral Hierro’nun
Kral Ptolemy için yaptırdığı ancak bir türlü karaya indiremediği gemiyi
kızaktan indirebilmek için ufak bir hareketle büyük ağırlıkları yerinden
oynatabilen bir düzenek kurdu. Mısırlılar için taşan Nil sularının adil
dağıtımı için Arşimed vidası olarak bilinen aracı geliştirdi. İlk hidrostatik
kanununu ortaya koydu ve bunu diğer temel kanunlar izledi. Bunları “Yüzen
Cisimler” adlı kitapta topladı.
Yaşadığı devirde Akdeniz’de Kartacalılar, Romalılar ve Yunanlar sürekli
savaş halinde oldukları için bütün ömrü savaş ve savaş tehlikesi içinde geçti.
Çağında insanlar onun teorik bilimle ilgili buluşlarına değil, geliştirdiği
savaş silahlarına daha çok değer vermekteydi. Ülkesi Roma’ya karşı Kartaca ile
birleşince yaşadığı şehir bir Roma ordusu tarafından kuşatıldı. Arşimet,
dehasını yurttaşlarına yardıma yöneltti. İcatları, Yunan bilgeliğinin
Romalıların gücünü nasıl yenebildiğinin güçlü bir sembolü haline gelmiştir.
Arşimet,Sirküza şehri Romalılar’a teslim olduktan sonra öldürülmüştür.
Buluşları
Mekanik
Arşimet'in mekanik alanında yapmış olduğu buluşlar arasında bileşik
makaralar, sonsuz vidalar, hidrolik vidalar ve yakan aynalar sayılabilir.
Bunlara ilişkin eserler verilmemiş, ancak matematiğin geometri alanına, fiziğin
statik ve hidrostatik alanlarına önemli katkılarda bulunan pek çok eser
bırakmıştır.
Matematik
Arşimet parlak matematik başarılarından biri de, eğri yüzeylerin alanlarını
bulmak için bazı yöntemler geliştirmesidir. Bir parabol kesmesini
dörtgenleştirirken sonsuz küçükler hesabına yaklaşmıştır. Sonsuz küçükler
hesabı, bir alana tasavvur edilebilecek en küçük parçadan daha da küçük bir
parçayı matematiksel olarak ekleyebilmektir. Bu hesabın çok büyük bir tarihi
değeri vardır. Sonradan modern matematiğin gelişmesinin temelini oluşturmuş,
Newton ve Leibniz'in bulduğu diferansiyel denklemler ve integral hesap için iyi
bir temel oluşturmuştur. Arşimet, Parabolün Dörtgenleştirilmesi adlı kitabında,
tüketme metodu ile bir parabol kesmesinin alanının, aynı tabana ve yüksekliğe
sahip bir üçgenin alanının 4/3'üne eşit olduğunu ispatlamıştır.
Hidrostatik
Arşimet, kendi adıyla tanınan “sıvıların dengesi kanununu” da bulmuştur.
suya batırılan bir cismin taşırdığı suyun ağırlığı kadar kendi ağırlığından
kaybettiğini fark ederek hamamdan "eureka" (buldum, buldum) diye
haykırarak çırıl çıplak dışarı fırlaması, onunla ilgili en çok bilinen bir
hikayedir.
Eserleri
Arşimet'in yapıtlarının çoğu Samoslu (Sisam) Konon ve Kireneli
Erastosthenes gibi dönemin ünlü matematikçileriyle yazışma biçiminde ve tamamen
kuramsal içeriktedir. Yapıtlarının dokuz tanesinin Yunanca asılları günümüze
kadar ulaşmıştır. Yapıtlarının uzun yıllar karanlıkta kalmış; matematiğe
katkısı yapıtlarının 8. ya da 9. yüzyılda Arapça’ya çevrilmesine kadar
gerçekleşememiştir. Örneğin Arşimed'in başka matematikçilere katkı sağlaması
amacıyla yazdığı "Yöntem" isimli çok önemli bir eseri 19. yüzyıla kadar
karanlıkta kalmıştır.
- Denge üzerine (2 cilt). Mekaniğin belli başlı prensipleri, geometri metodları ile açıklanır.
- İkinci Derecede Paraboller
- Küre ve Silindir Yüzeyi Üzerine (2 cilt). Bir kürenin bir parçasının alanı, bir dairenin alanı, silindirin alanı ve bu cisimlerin alanlarının karşılaştırılması ile ilgili bilgiler vermiştir.
- Spiraller Üzerine. Arşimed bu eserde spirali tanımlamış, spiralin yarıçap vektörünün uzunlukları ile açılarını incelemiş, vektörün tanjantını hesaplamıştır.
- Konoidler Üzerine
- Yüzen Cisimler Üzerine (2 cilt). Hidrostatiğin temel prensipleri verilmiştir.
- Dairenin Ölçülmesi
- Sandreckone. Arşimed’in sayı sistemleri üzerine yazdığı ve büyük sayıları ifade etmek için oluşturduğu sistemi içerir.
- Mekanik Teoremlerin Yöntemi. Ünlü dilbilimci Heiberg tarafından 1906 yılında, İstanbul'da eski parşömenler arasında (üzeri kazınmış ve sonra yeniden yazılmış olarak) bulunmuştur.
Arşimet’in Ünlü
Sözleri
Banyodan
sokağa fırlayarak “Buldum, buldum!” bilinen en ünlü sözüdür,
orjinali “evreka evreka”dır.
“Bana bir dayanak gösterin, tüm dünyayı yerinden oynatayım!’
Günümüzde bile
kadının hem toplumdaki hem bilimdeki yeri tartışılırken, 1600 sene önce yaşamış
İskenderiyeli Hypatia (370–415), felsefe ve bilim alanında önemli katkılarda
bulunmuş ancak dönemin gerici zihniyeti tarafından, onun “inanmadan önce
sorgulama ve bildiklerinin arkasında durma” olarak belirteceğimiz düşünce tarzı
sebebiyle yok edilmiştir. Bu sadece Hypatia’nın değil bilim dünyasının
cinayetiydi ve tarih boyunca da başka örnekleri yaşanacaktı.
İskenderiyeli Hypatia filozof, matematikçi ve astronomdur. Bilimi ve zerafeti dışında güzelliği ile de ünlüdür. Hypatia’nın yaşadığı dönemde, İskenderiye Roma’nın bir eyaletiydi. İskenderiye’nin en önemli özelliği ve ünü ise müzesi ve kütüphanesine aitti. Hypatia’nın biliminin temelleri, filizof olan babası Theon ile atılmaya başlandı. İlk eğitimlerini aldığı babası, Hypatia’nın dogma düşüncelere saplanmasına izin vermedi. Kendine saygısı olan bir kimse tarafından son gerçek olarak; hiçbir bilginin kabul edilmemesi gerektiğini, düşünme hakkını hep kullanmasını, yanlış düşünmenin hiç düşünmekten yeğ olduğunu öğretti. Hypatia, Atina’da eğitimini tamamladıktan sonra İskenderiye’ye döndü ve buradaki okulun başına geçti. Platon’un fikirlerini benimsedi. İskenderiye eklektik okulunda yeni Plâtoncu geleneği hâkimdi. Bu okul, hangi inanca, felsefi tarza sahip olursa olsun, herkese açtı. Hypatia, sahip olduğu bilgileri cesurca ve kaygı duymadan öğrencilerine anlatmaya, dönemin önemli siyaset, bilim, din adamlarıyla görüşmeler yapmaya devam ediyordu. Hypatia, Roma’nın yavaş yavaş çökmeye başladığı, karmaşık bir dönemde yaşadı. Genel eğitim seviyesi çok düşüktü, bilgiye ulaşmak zahmetliydi, mesafeleri aşmak çok zordu. Kısacası tam bir ortaçağın yaşandığı dönemde, Hypatia bilime yaptığı katkılarla o döneme ışık oldu. Doğayı mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalıştı. Hypatia, matematik ve astronomi ilgili kitaplar da yazdı. Bu eserlerinden birinin adı “astronomik kanun”’dur. Eski olarak adlandırılan bilgileri yeniden açığa çıkarmış ve yeniden sunmuştur.
Eğer Hypatia
ve Theon olmasaydı Batlamyus (Ptolomy), Öklid ve diğer Yunanlı matematikçilerin
eserleri günümüze ulaşmayacaktı. Kendisi ve babası Batlamyus’un astronomi
kitaplarını düzenlediler ve yorumladılar.

Maalesef
eserleri günümüze ulaşamamıştır.
Çalışmaları:
- Aritmetik üzerine 13 ciltlik bir yorum
- Apollonius’un konikleri üzerine bir yorum
- Batlamyus’un Almagest’i üzerine düzenleme
- Babası Theon’un yazdığı “öklidin elementleri” adlı eser üzerinde düzenleme “Astronominin kanunları” adlı kitabı
Hypatia işte
böyle bağnaz, sığ düşüncelerden dolayı acımasızca, canice yok edildi. Düşünce
özgürlüğü istedi, düşündüğünü söyledi, adaletsizliğe isyan etti, inandığı ve savunduğu
bilim ve akıl için öldü.

Ebu Abdullah Muhammed bin El-Harezmi 780
yılında Özbekistan'ın Harezm vilayetinde dünyaya gelmiştir. Horasan bölgesinde
bulunan Harezm'de temel eğitimini alan Harezmi, gençliğinin ilk yıllarında
Bağdat'taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir. İlmî konulara meraklı
olan Harezmi bu konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat'a gelir
ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan Abbasi halifesi
Mem'un Harezmi'deki ilim kabiliyetinden haberdar olunca onu kendisi tarafından
Antik Mısır, Mezopotamya, Yunan ve Hint medeniyetlerine ait eserlerle
zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesi'nin idaresinde görevlendirilir.
Cebir
alanındaki çalışmaları

Matematik alanındaki çalışmaları cebirin
temelini oluşturmuştur. Bir dönem bulunduğu Hindistan’da sayıları ifade etmek
için harfler ya da heceler yerine basamaklı sayı sisteminin kullanıldığını
saptamıştır. Harezmî'nin bu konuda yazdığı kitabın Algoritmi de numero Indorum
adıyla Latince'ye tercüme edilmesi sonucu, sembollerden oluşan bu sistem ve
sıfır, 12. yüzyılda batı dünyasına sunulmuştur. Hesab-ül Cebir vel-Mukabele
adlı kitabı, matematik tarihinde, birinci ve ikinci dereceden denklemlerin
sistematik çözümlerinin yer aldığı ilk eserdir. Bu nedenle Harezmî "cebirin
babası" olarak da bilinir. İngilizce'deki "algebra" ve bunun
Türkçe'deki karşılığı olan "cebir" sözcüğü, Harezmî'nin kitabındaki
ikinci dereceden denklemleri çözme yöntemlerinden biri olan "el-cebr"den
gelmektedir.
Harezmi sıfır rakamını (0) ve x
bilinmeyenini kullandığı bilinen ilk kişidir.
Coğrafya
Harizmî Coğrafya alanında da tanınmış
biridir ve coğrafya alanında birçok araştırmalar yapmıştır. Dağlar ve kum
yuvaları konusunda ölçüm ve hesapları bulunmaktadır.
Matematik ile ilgili eserleri
•
El- Kitab'ul Muhtasar fi'l Hesab'il
Cebri ve'l Mukabele
•
Kitab al-Muhtasar fil Hisab el-Hind
•
El-Mesahat

Astronomi
ile ilgili eserleri
•
Zîc-ul Harezmî
•
Kitab
al-Amal bi'l Usturlab
•
Kitab'ul Ruhname
Coğrafya
ile ilgili eserleri Kitab surat al-arz
Tarih
ile ilgili eserleri Kitab'ul Tarih
Gıyaseddin Eb'ul Feth Ömer İbni
İbrahim el-Hayyam veya Ömer
Hayyam (Farsça: عمر
خیام)(d. 18 Mayıs 1048 - ö.
4 Aralık 1131) İranlı şâir, filozof, matematikçi ve astronom.
Hayyam, Nişabur doğumludur. Ömer Hayyam, birçok bilim insanınca Bâtınî olarak görülür. Evreni anlamak için, içinde yetiştiği İslam kültüründeki hâkim anlayıştan
ayrılmış, kendi içinde yaptığı akıl yürütmeleri eşine az rastlanır bir edebi
başarı ile dörtlükler halinde dışa aktarmıştır.
Hayyam aynı
zamanda çok iyi bir matematikçiydi. Üçüncü dereceden bilinmeyen
denklemlerle ilgili yazdığı bir eserinde bilinmeyen rakamın yerine Arapça'da
"şey" anlamına gelen kelimeyi kullanmıştır. Daha sonra bu eseri diğer
dillere çevrilirken İspanyolcaya "Xay" olarak geçmiştir. Daha sonra
bu kelime ilk harfine indirgenerek bilinmeyen rakamın simgesi "x"
olarak kullanılmaya başlamıştır. Binom
Açılımını ilk
kullanan bilim insanıdır. Geçmişte yaşamış birçok ünlünün
aksine Ömer Hayyam'ın doğum tarihi günü gününe bilinmektedir. Bunun sebebi,
Ömer Hayyam'ın birçok konuda olduğu gibi takvim konusunda da uzman olması ve
kendi doğum tarihini araştırıp tam olarak bulmasıdır.
Hayyam, aynı
zamanda dünya bilim tarihi için de önemli bir yerdedir. Günümüzde kullanılan
Miladi ve Hicri Takvimlerden çok daha hassas olan Celali Takvimi'ni
hazırlamıştır. Okullarda Pascal
Üçgeni Fransız matematikçi Blaise Pascal'ın soyadıyla olarak öğretilen
matematik kavramı aslında Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur. Matematik,
astronomi konularında dünyanın önde gelen bilim insanlarındandır. Birçok
bilimsel çalışması olduğu bilinmektedir.
Eserleri
Hayyam'ın
eserlerinden 18 tanesinin adı bilinmektedir, çeşitli bilim dallarında birçok
eser yazmıştır.
1. Ziyc-i Melikşahi. (Astronomi ve takvime dair,
Melikşah'a ithaf edilmiştir)
2. Kitabün fi'l Burhan ül Sıhhat-ı Turuk ül
Hind. (Geometriye dair)
3. Risaletün fi Berahin İl Cebr ve Mukabele.
(Cebir ve denklemlere dair)
4. Müşkilat'ül Hisab. (Aritmetiğe dair)
5. İlm-i Külliyat (Genel prensiplere dair)
6. Nevruzname (Takvim ve yılbaşı tespitine dair)
7. Risaletün fil İhtiyal li Marifet. (Altın ve
gümüşten yapılmış bir cisimde altın ve gümüş miktarının bilinmesine dair.
Almanya Gotha kütüphanesinde bir nüshası mevcuttur.)
8. Risaletün fi Şerhi ma Eşkele min Musaderat
(Öklid'in bir probleminin çözülmesi metoduna dair, Hollanda Leiden kütüphanesinde
bir nüshası vardır. F. Woepcke fransızcaya çevirmiştir.)
Leonardo FIBONACCI, (Pisalı Leonardo,
Leonardo Pisano d. 1170, ö. 1250), yaygın olarak
ismiyle Fibonacci diye anılan, orta çağın en yetenekli matematikçisi olarak
kabul edilen İtalyan matematikçi.
Fibonacci modern çağda en fazla Hint-Arap Sayılarını Avrupa'ya getirmesiyle ve 13. yüzyıl
başlarında yayınlanan Liber
Abaci isimli
hesaplama yöntemleri kitabıyla tanınır. Liber
Abaci'de bir örnek olarak yer
alan modern sayılarla hesaplanmış kendi adıyla anılan sayı dizisi Fibonacci Dizisi olarak anılmaktadır.
Fibonacci'nin heykeli. Camposanto, Pisa, İtalya.
Leonardo 1170 yılında İtalya'nın Pisa
şehrinde doğdu. Babası Guglielmo'dur. Annesi Alessandra,Leonardo 9 yaşındayken
öldü. Babası Guglielmo Cezayir'in Béjaïa limanı ile İtalya'nın Bugia kenti arasında bir ticaret postasını
idare etmekteydi. Genç bir çocuk olan Leonardo babasına yardım etmek için
onunla seyahat ederdi. Burası Leonardo'nun Hint-Arap sayı sistemini öğrendiği
yerdir.
Fibonacci Hint-Arap sayıları ile
aritmetik işlemler yapmanın Roma rakamları ile hesap yapmaktan çok daha basit
ve verimli olduğunu gördü. Leonardo bütün Akdeniz bölgesini gezdi ve dönemin
önde gelen Arap matematikçiler ile çalışma olanağı buldu. Leonardo yaklaşık
olarak 1200 yıllarında bu seyahatinden döndü. 1202 yılına gelindiğinde 32
yaşında, öğrendiklerini "abaküs kitabı" veya
"hesaplama kitabı" anlamına
gelen Liber Abaci isimli eserinde topladı. Yayınladığı
bu eserinde Hint-Arap Sayı Sistemi'ni Avrupa'ya duyurdu.
Fibonacci sayı
dizisi
Daha önce 6. yüzyılda Hint
matematikçiler tarafından bulunmuş olan bu sayı dizisi Liber Abaci kitabında
tavşanların üremesiyle ilgili problemin hesaplanması sonucu Fibonacci
tarafından 1202 yılında ortaya konmuştu. Dizinin ilk sayı değeri 0, ikincisi 1
ve her ardışık elemanı da önceki iki elemanın değerinin toplamı alınarak
bulunur ve bu halde 0, 1, 1(1+0), 2(1+1), 3(2+1), 5(3+2), 8(5+3),
13(8+5),21(13+8)...şeklinde artar
Altın oran
Bu dizinin ileri elemanlarında, bir
sonraki elemanın bir öncekine oranı Altın
oran adı
verilen ve yaklaşık 1,618 (1:0,618) değerine eşit bir sayıyı verir.
Altın oran matematikte genellikle φ harfi ile gösterilir.
Tabiattaki canlılarda uzuvların oranı altın oran adı verilen 1.618... sayısına uygunluk
gösterir. Antik mimari eserler ve bazı modern mimari eserler bu orana uygun
tasarlanırlar. Altın orana uygun ölçülerdeki nesnelerin ve canlıların daha estetik olduğu ve güzel göründüğü savunulur.
Bitkilerin yapraklarının dizilişinde
bir Fibonacci Dizisi söz konusudur; yani yaprakların diziliminde bu dizi
mevcuttur. Mimar Sinan'ın da birçok eserinde Fibonacci
dizisi görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye
Camileri'nin minarelerinde bu dizi mevcuttur.
Bu karelerin kenar uzunlukları
sırasıyla Fibonacci sayılarını verir.
Ali KUŞÇU (1403-1474)
Astronom, matematikçi ve olan Ali Kuşçu,
1403'te Semerkand'da doğdu.. Babası Muhammed, Timur İmparatorluğu Sultanı ve
astronomu Uluğ Bey'in kuşçusu olduğu için ailesi "Kuşçu" lakabıyla
meşhur oldu. Küçük yaştan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali
Kuşçu, Bursalı Kadızâde Rûmî, Gıyaseddin Cemşid ve Muînuddîn Kâşî’den Matematik
ve astronomi dersi aldı. Daha sonra bilgisini artırmak için Kirman'a gitti.
Burada Hall-ü Eşkâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile
Şerh-i Tecrîd adlı eserini yazdı. Ali Kuşçu, Semerkand ve Kirman'da eğitimini
tamamladıktan sonra Uluğ Bey'e yardımcı ve rasathanesine müdür oldu Ali Kuşçu,
Ayasofya medresesine müderris oldu. 16 Aralık 1474 tarihinde İstanbul'da vefat
etti.15 yüzyıla özgü mezarı Eyüp Sultan türbesi etrafındaki hazirededir. Ali
Kuşçu'nun 15 yüzyıla özgü mezarı İstanbul, Eyüpsultan Cami haziresindedir.[2]
Eserleri
- Risale-i fi'l Hey'e (astronomi)
- Şerh-i Tici Uluğ Bey (astronomi)
- Risale-i fi'l Fethiye (astronomi, Risale-i fi'l Hey'e adlı eserinin Arapçasıdır)
- Rsale fi'l Muhammediye (matematik, cebir ve hesap)
- Unkud-üz-Zevahir fi Man-ül-Cevahir]] (Günümüz Türkçesi: Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen
- Salkım)
- Et-Tezkire fî Âlâti'r-RuhâniyyeTakiyyuddîn Râsid bu eserden söz eder.
- El-‘Unkûdu’z-Zevâhir fî Nazmi’l-Cevâhir: (Arapça sarf ilmi konusunda kaleme aldığı bir giriş ve üç bölümden oluşan bir eseridir)
DESCARTES (1596-1650)
René
Descartes d. 31 Mart 1596 - ö.
11 Şubat 1650), Fransız filozof, matematikçi ve yazar.
Descartes,
Indre-et-Loire,1596'da Fransa’da doğmuştur. Bir yaşındayken annesi Jeanne
Brochard ölmüştür. Babası Joachim, Britanny Parlamentosu’nun üyesiydi. 1606
veya 1607’de, Descart Jesuit Colléege Royal Henry-Le-Grand’a gitmeye başladı,
ve burada matematik, fizik Galileo’nun çalışmalarıyla tanıştı. Aralık 1616’da
mezun olduktan sonra, Poitiers Universitesi’nde, babasının avukat olması
konusundaki istekleri doğrultusunda hukuk bölümünde lisansını bitirdi.
1622’de
Fransa’ya döndü ve sonraki birkaç yıl Paris’te ve Avrupa’nın başka yerlerinde
vakit geçirdi. Metot üzerine ilk makalesi “Aklın Yönetimi İçin Kurallar”ı yazışı bu Paris ziyaretlerinden birinde
gerçekleşti.
1623’te tüm
mal varlığını satarak La Haye’ye gitti ve hayatının sonuna kadar bu gelirle
geçindi. Descartes 1627’de La Rochelle kuşatmasında Cardinal Richelieu ile
birlikteydi. Aynı sene sonbaharda, simyacı Mösyö Chandoux’un yeni felsefe
üzerine prensiplerini dinlemeye gitti. Kardinal Bérulle onu kendi yeni
felsefesini yazmak konusunda cesaretlendirdi.
1628’de
Hollanda’ya döndü ve 1649’a kadar burada yaşadı.
Çalışmaları
Descartes’ın
matematiğe katkısı felsefe kadar belirgindir; uzaydaki bir noktayı bir
numaralar seti olarak işaretleyebilmeyi ve cebirsel denklemleri iki boyutlu
koordinat sisteminde geometrik şekiller olarak göstermeyi (ve tam tersini)
sağlayan Kartezyen koordinat sistemi, ismini Descartes’tan alır. Cebir ve
geometri arasında bir köprü olan, sonsuz küçükler hesabı ve analizi için elzem
olan, analitik geometrinin de temellerini Descartes atmıştır. Bir deha örneği
olarak tanımlanan Descartes aynı zamanda bilimsel devrimdeki anahtar kişilerden
biridir. Kendisinden önceki filozofların otoritesini ve kendi algılarının
kesinliğini kabul etmeyi reddetmiştir.
Descartes
hayatı boyunca matematik ve felsefe konusunda çalışmalar yayınlamaya devam
etti.
René Descartes
11 Şubat 1650’de Stokholm, İsveç’te, Fransız büyükelçisinin evini ziyaretinde
öldü.
Eserleri
·
1637. La Géométrie (Geometri)
Descartes'ın elyazısıyla yazdığı bir mektup, Aralık 1638.
PASCAL (1623-1662)
Blaise
Pascal (19 Haziran 1623 – 19 Ağustos 1662), Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünürdür.
En bilinen
temel eseri Düşünceler'dir. 16 yaşındayken konikler üzerine bir inceleme yazdı. 1642'de 19
yaşında iken vergi tahsildarı babasının işini kolaylaştıracak, dişliler ve
tekerleklerden oluşan mekanik bir hesap
makinesi tasarladı.
Pascal, iki
ana araştırma konusu oluşturulmasında yardımı dokunan önemli bir
matematikçiydi. 16 yaşındayken izdüşümsel geometri konusunda kayda değer bir
bilimsel eser yazmıştır
1654 yılının
sonlarına aritmetik üçgen üzerine önemli bir bilimsel eser yazmıştır. 1658 -
1659 yılları arasında sikloit ve katıların hacmini hesaplamakta kullanımı
üzerine yazı yazmıştır.
Pascal’ın
sağlığı özellikle 18 yaşından sonra bozulmuştur ve 39uncu doğum gününden 2 ay
sonra vefat etmiştir.
Matematiğe Katkıları
Pascal
hayatı boyunca matematiği etkilemeye devam etmiştir. Pascal’ın 1653 yılındaki Traité du triangle arithmétique diye geçen Aritmetik üçgen üzerinde
incelemesi, binom çarpanlarını uygun bir tablo halinde
tanıtmıştır (Pascal üçgeni).
Matematik Felsefesi

Çalışmaları
● Essai pour les coniques (1639)
● Experiences nouvelles touchant le
vide (1647)
● Traité du triangle arithmétique (1653)
● Lettres provinciales (1656–57)
● De l'Esprit géométrique (1657 ya da 1658)
● Écrit sur la signature du formulaire (1661)
● Pensées (ölümünden dolayı tamamlanamamıştır.
NEWTON (1642-1727)
“Herkesin beni nasıl gördüğünü bilmem Ben kendimi,
deniz kenarında oynarken, önünde hiç keşfedilmemiş engin gerçek okyanusu
yayılmış duran ve cilalı bir çakıl taşı ya da güzelce bir istridye kabuğu
bulmakla zevk duyan bir çocuk gibi görüyorum.” Newton.

Newton, daha on sekiz yaşında, Cambridge’de öğrenci
olduğu yıldan başlayarak, evrensel bir beğeniyle karşılandı Üniversiteyi
bitireli iki yıl olmadan, bilim dünyasınca alkışlanıyor ve hükümdarlardan saygı
görüyordu.
Yerçekimi genel
kanununu 1687 yılında yayınlamadı Newton hayatında hiç evlenmedi.
Newton’un
hareket kanunları:
- (Eylemsizlik Kanunu) Bir cisme hiçbir kuvvet uygulanmazsa, bu cisim olduğu yerde hareketsiz kalır veya hareket halindeyse, bir doğru boyunca düzgün bir hareketle, yani ivmesi sıfır olan bir hızla hareket eder.
- Kütle m, sabit ivme a ve kuvvet f ise, f=ma şeklinde sabittir.
- (Etki ve Tepki Kanunu) Etki ve tepki eşittir ve ters yönde iki kuvvettir.
Newton’un en önemli buluşlarından birisi de evrensel
çekim kanunudur Newton bir gün elma ağacının gölgesinde otururken başına bir
elma düşer Bunun üzerine uzun uzun düşünür Yine uzun çalışmalardan sonra ünlü,
kütlelerin birbirlerini çekim kanununu bulur Newton’a, bu buluşlarını nasıl
bulduğu sorulduğunda, sürekli düşünmeyle, diye yanıt vermiştir.
Newton’un en önemli buluşu, diferansiyel ve integral
hesabı keşfetmesidir Zaten Newton’u dünyada gelmiş geçmiş üç büyük
matematikçiden biri yapan buluşu budur.
Newton, 1661 yılının Haziran ayında Cambridge’deki
Trinity College’e girdi. 1669’da matematik kürsüsünü bırakıp sırası gelince
yerini o eşsiz büyük deha Newton’a bırakıyordu.
1664 ile 1666 yılları arasında, yirmi bir yaşından
yirmi üç yaşına kadar çok yoğun bir çalışmaya girmiş ve yaptığı çalışmaları
uzun zaman gizli tutmuştur Ocak 1664 yılında üniversiteyi bitirmiş ve lisans
diplomasını almıştır.
Bu iki yıl içinde diferansiyel ve integral hesabı
keşfetmiş, genel çekim kanununu bulmuş ve beyaz ışığın analizini deneysel
olarak yapmıştı Bunların tümü, yirmi beş yaşından önce bulunmuş şeylerdi 20
Mayıs 1665 tarihli bir yazısıyla, bir eğrinin üzerindeki bir noktadaki teğeti
ve eğriliğini verecek yöntemini daha yirmi üç yaşındayken yayınlıyordu İşte bu,
diferansiyelin bulunuşunu müjdeliyordu Bu sıralarda ünlü sonsuz küçükler
hesabına doğru yaklaşıyordu Yine bu sıralarda, binom formülünü buluyordu.

Newton, 1696’da elli dört yaşında darphanede para
basımı düzenlemekle görevlendirildi 1701 ile 1702 yıllarında, Cambridge
Üniversitesi’ni parlementoda temsil etti 1703 yılında Royal Society’nin
başkanlığına seçildi Ölünceye kadar da bu makamda kaldı 1705 yılında Kraliçe
Anne tarafından chevalier’lik rütbesi ile onurlandırıldı.
O, İngiliz ırkının gelmiş geçmiş en büyük zekasıydı
Yaşadığı uzun yılları en mesut biçimde geçiren ve yaptıklarının sonuçlarını
gören, takdir edilen, şan ve şöhretle alkışlanan tek matematikçi Newton’dur.
Matematik
Newton'un matematikte neredeyse her dalda katkıları olmuştur.
Özellikle analitik geometride eğrilerin teğetleri (diferansiyel) ve
eğrilerin oluşturduğu alanları (integral) hesaplamada yöntemler geliştirmiştir.
Bu iki işlemin birbirlerine ters olduğunu bulmuş, eğimler ile ilgili
çözümler geliştirmiş ve bunlara akış (fluxion) metotları ismini vermiştir çünkü
niceliklerin bir boyuttan diğerine aktığını hayal etmiştir.
Matematikte (a+b)^n ifadesinin üstel
seriye açılımını veren genel iki terimli teoremini buldu.
Gottfried
Wilhelm LEİBNİTZ (1646-1716)
(1 Temmuz 1646 – 14 Kasım 1716) Alman
matematikçi ve filozoftur. Matematik tarihi ve felsefe tarihinde önemli bir yer
tutar. Leibniz Isaac Newton’dan bağımsız olarak Sonsuz Küçükler Hesabı’nı
geliştirdi ve Leibniz’in formülü yayınlandığından bu yana geniş bir çapta
kullanıldı. Mekanik hesaplayıcılar alanında en üretken insanlardan biri oldu.
Pascal’ın hesaplayıcısına otomatik çarpma ve bölme fonksiyonlarını eklemeye
çalışırken, 1685’te çarklı hesaplayıcıyı ilk tanımlayan insan oldu ve aritmometre
-ilk toplu üretilen mekanik hesaplayıcı-
kullanarak Leibniz çarkını icat etti. Ayrıca ikili sayma sistemini
rafineleştirdi, bu çalışması tüm dijital hesaplayıcıların soyut temelini
oluşturdu.
“Bende o kadar fikir var ki, eğer benden
daha iyi görmesini bilenler bir gün onları derinleştirecek ve benim zihin
emeğime kendi kafalarının güzelliğini katacak olurlarsa, sonraları belki bir
işe yarayabilir” diyen Gottfried Leibniz Babası Leibniz henüz altı yaşındayken
öldü ve bu olaydan sonra annesi tarafından büyütüldü. Annesinin öğrettikleri
Leibniz’in felsefi düşüncelerini ileriki yaşamında etkilemiştir.
Leibniz’in babası Leipzig
Üniversitesi’nde Ahlak Felsefesi Profesörüydü ve kendisine babasının kişisel
kütüphanesi miras kaldı. 15 yaşındayken babasının eski üniversitesine kaydoldu
ve felsefe bölümündeki lisans öğrenimini 1662 yılında tamamladı. 28 eylül 1665
tarihinde hukuk lisans diplomasını aldı.
1666’da henüz yirmi yaşındayken ilk
kitabı olan De Arte Combinatoria kitabını yayınladı ve bu kitabın ilk kısmını felsefe
doktorası tezine ayırdı
Leinbiz Nuremberg’de maaşlı simyacı
olarak çalıştı, Leibniz 1699’da Temyiz mahkemesi’nde yargıç yardımcılığına
atandı. von Boyneburg’un 1672’deki ölümüne rağmen, Leibniz 1674’e kadar von
Boyneburg’un dul eşi için görevinden azledilene kadar çalıştı.
Öldüğünde sekreteri haricinde kimse
cenazesine katılmamıştır.
Matematikçi
Matematiksel fonksiyon kavramının onun
zamanında trigonometik ve logaritmik tablolarda kapalı olmasına rağmen, Leibniz
1692 ve 1694 yılları arasında eğriden türetilen apsis, ordinat, teğet, kiriş ve
diklik geometrik kavramlarını kapalı olarak benimseyip, belirten ilk kişidir.
18. Yüzyılda “fonksiyon” bu geometrik birlikteliğini yitirmiştir. Leibniz
lineer denklemlerdeki sistemin katsayılarının şu an matris olarak
adlandırdığımız bir düzene göre ayarlanarak sistemin sonucunun bulunabileceğini
gören ilk insan olmuştur. Bu yöntem daha sonra Gauss eleme yöntemi olarak
adlandırılmıştır.
Leibniz Sir Isaac Newton ile beraber sonsuz
küçükler hesabını (diferansiyel ve integral kalkulusu kapsayan) bulan kişi
olarak bilinir. Şu an da kullanılan bazı simgeleri tanıttı Bu kavramları zekice
simgelendirmiş olması, muhtemelen matematik için en önemli mirasıdır
Diferansiyel kalkulusteki ürün kuralı (the product rule) hala “Leibniz Yasası”
olarak adlandırılır.
Daniel BERNOULLİ (8 Şubat 1700 – 17 Mart 1782) İsviçreli matematikçi ve fizikçidir. Bernoulli
ailesindeki ünlü matematikçilerdendir. Özellikle matematiği akışkan mekaniği
alanına uyarlamasıyla bilinir. Olasılık ve istatistik alanındaki çalışmalarıyla
bu alanların gelişimine öncülük etmiştir. İsmi, 20. yüzyılın iki önemli
teknolojisinin çalışmasının altında yatan matematiği tanımlayan Bernoulli
İlkesi ile bütünleşmiştir. Bahsi geçen bu iki önemli teknoloji karbüratör ve
uçak kanadıdır.
Daniel Bernoulli Groningen,
Hollanda’da matematikçileri ile ünlü bir ailede dünyaya geldi. Babası Johann
ile arasında kötü bir ilişkisi olduğu söylenir. Baba ve oğlunun bilimsel bir
yarışmada birinciliği paylaşmaları üzerine Johann oğluyla eşit tutulmanın
“utancına” dayanamamış ve oğlunu evden atmıştır. Johann Bernoulli ayrıca
Daniel’in Hydrodynamica adlı eserinden bazı fikirleri çalmış ve tarihini
Hyrodynamica’nın yayım tarihinden önce gösterdiği Hydraulica adlı eserinde
yayımlanıştır. Daniel’in uzlaşma çabalarına rağmen babası bu kininden ölümüne
dek vazgeçmemiştir. Daniel Basel, Heidelberg, Stasbourg şehirlerinde tıp
eğitimi aldı. 1721 yılında anatomi ve botanik alanında doktora derecesini elde
etti. Daniel Bernoulli, Euler ile yakın arkadaştı. 1724 yılında matematik
profesörü olarak St. Petersburg’a gitti ama burada mutlu olamadı ve geçirdiği
bir hastalık 1733 yılında oradan ayrılmasına neden oldu. Daha sonra oldukça
tıp, metafizik ve doğa felsefesi alanlarında ölümüne dek oldukça başarılı bir
hayat sürdüğü Basel Üniversitesi'ne döndü.
Matematiksel Çalışmaları
Bernoulli’nin ilk matematiksel
çalışması Exercitationes (Matematiksel Egzersizler) 1724 yılında Goldbach’ın
yardımı ile yayımlanmıştır. İki yıl sonra bileşke hareketi dönüş hareketi ve
öteleme hareketi şeklinde ayrılarak çözümlenmesi konusunda ilk çalışmalara imza
attı. Başlıca eseri olan Hydrodynamica, 1738 yılında yayımlanmıştır. Bernoulli
ve Euler beraber çalışarak sıvıların akışı hakkında daha çok keşifte bulunmaya
çalıştılar. İkili, özellikle kanın akış hızı ve basıncı arasındaki ilişki
üzerine yoğunlaştılar. Bu ilişkiyi gözlemlemek için Daniel, ucu açık bir
pipetle yüzeyi delinmiş bir boru kullandı ve pipetteki sıvının yüksekliğinin
sıvının borudaki basıncı ile ilişkili olduğunu ortaya çıkardı. Bu keşfin
ardından tüm Avrupa’daki hekimler hastalarının kan basıncını sivri uçlu tüpleri
hastanın damarlarına batırarak ölçmeye başladı. Bu yöntem İtalyalı bir doktorun
daha acısız bir yöntem keşfetmesine kadar 170 yıl boyunca kullanımda kaldı.
Ancak, Bernoulli’nin basınç ölçme yöntemi uçağın üzerinden geçen havanın hızını
ölçmek için modern havacılıkta hala kullanılmaktadır. Keşiflerini daha ileriye
taşımak için Daniel enerjinin korunumu üzerine yaptığı ilk çalışmalara geri
döndü. Hareket eden bir cisim kütle kazandıkça kinetik enerjisini potansiyel
enerjisi ile değiştirir. Dainel benzer bir şekilde hareket eden bir sıvının
kinetik enerjisini basınç ile değiştirdiğini fark etti. Matematiksel olarak bu
kural:
Carl Friedrich GAUSS ya da Gauß
(30 Nisan 1777 – 23 Şubat 1855), Alman
matematikçi ve bilim insanı. Katkıda bulunduğu alanlardan bazıları; sayılar
kuramı, analiz, diferansiyel geometri, jeodezi, elektrik, manyetizma, astronomi
ve optiktir. "Matematikçilerin prensi" ve "antik çağlardan beri
yaşamış en büyük matematikçi" olarak da anılan Gauss, matematiğin ve
bilimin pek çok alanına etkisini bırakmıştır.
Gauss'un çocukluk yıllarından beri dahi
olduğunu gösteren pek çok hikâye vardır, nitekim pek çok matematiksel keşfini
henüz 20 yaşına gelmeden yapmıştır. Sayılar kuramının önemli sonuçlarını
derleyip kendi katkılarını da ekleyerek yazdığı büyük eseri “Disquisitiones
Arithmeticae”yi 21 yaşında (1798) bitirmişse de, eser ilk olarak
1801'de basılmıştır.
Gauss, Kutsal Roma Cermen
İmparatorluğu'na bağlı olan Braunschweig-Lüneburg Dükalığı'ndaki Braunschweig
kentinde, Gebhard Dietrich ve Dorothea Gauss çiftinin tek çocuğu olarak dünyaya
geldi. Babası az eğitimli bir taş ve duvar ustasıydı, annesinin ise
okuma-yazması bile yoktu. Bir başka meşhur hikâyeye göre, Gauss'un ilkokul
öğretmeni J.G. Büttner, öğrencilerini oyalamak için 1'den 100'e kadar olan
sayıları toplamalarını isteyince, Gauss cevabı birkaç saniye içinde bularak öğretmenini
hayrete düşürdü. Küçük Gauss, sayı listesinin iki zıt ucundan birer sayı alıp
topladığında hep aynı sonucun çıktığını farketmişti:
(1 + 100) = (2 + 99) = (3 + 98) = ... =
(50 + 51) = 101, vs. Böylece 1'den 100'e kadar olan sayıların toplamı 50 × 101
= 5050 oluyordu.
Gauss, Braunschweig Dükü Karl
Wilhelm Ferdinand'in verdiği burs sayesinde 1792-1795 arasında Collegium
Carolinum'da (bugünkü adıyla Braunschweig Teknik Üniversitesi), 1795-1798
arasında da Göttingen Üniversitesi'nde öğrenim gördü.
Gauss, 1799'da bitirdiği doktora tezinde
cebirin temel teoreminin bir kanıtını sundu. 1801'de yayımladığı “Disquisitiones
Arithmeticae”, sayılar kuramına modüler aritmetik gibi birçok yenilik
getirdi. 1807'de Göttingen Üniversitesi'nde astronomi profesörü ve gözlemevi
müdürü olarak çalışmaya başladı. Hayatının sonuna kadar aynı üniversitede
çalışacaktı.
Gauss, Öklit dışı geometrilerin
varlığını keşfettiğini, ama tepkilerden çekindiği için fikirlerini
yayımlamadığını iddia etmiştir. Öklit dışı geometriler, Öklit aksiyomlarının
bir kısmını atarak oluşturulan, sezgilerimizle çelişen fakat kendi içinde
tutarlı geometrilerdir ve Einstein'ın genel görelilik kuramı gibi pek çok yeni
fikrin doğumunu mümkün kılmışlardır.

Dört ayrı Gauss dağılımı
1831 yılında Gauss, fizik profesörü
Wilhelm Weber'le beraber çalışmaya başladı1833'te Gauss ve Weber ilk
elektromanyetik telgrafı icat ettiler, ve bu telgrafla gözlemevini fizik
enstitüsüne bağladılar. Gauss 23 Şubat 1855'te, 78 yaşındayken, yıllardır
yaşadığı Göttingen'de hayata gözlerini yumdu
Ada LOVELACE
Yaşamı: 1815’te Augusta Ada King olarak doğan
geleceğin sayısal alandaki ineği, meşhur Romantik şair Lord Byron’ın tek meşru
çocuğuydu. Ada’nın annesi de kendi çapında bir matematikçiydi.
Ada Lovelace ilk bilgisayar
programının yaratıcısı.
Ada Lovelace Kültürel Rönesans Zamanında Yetişti
Ama Ada’nın babasına benzeyeceğinden
korkan Anne kızının şiire de, sanata da bulaşmasına izin vermiyordu. Ada bunlar
yerine matematik ve bilim okuyacaktı. Çocukken sıklıkla hasta olan Ada Daha on iki yaşındayken uçmak istediğine
karar verip bir çift mekanik kanat tasarladı. (Onun resmen steampunk’ı icat
ettiğini söyleyebilir miyiz Ama Ada’nın bağımsızlığı annesine pek hoş gelmedi.
On sekiz yaşındaki kızının özel öğretmeniyle ilişki yaşadığını öğrenince Anne
Ada’yı Britanya sarayına postaladı. Ada’nın zekâsı ve güzelliği onu hem
kraliyet ailesi mensuplarının, hem de saraylıların arasında hemen
popülerleştirdi.
Ama tezleri yalnızca başlangıçtı. Ada
1833’te on yıl önce Diferans Motoru adlı
bir bilgisayar bu aslında devasa bir mekanik hesap makinesiydi icat I
etmiş olan matematikçi Charles Babbage’la tanıştı. Babbage I aynı zamanda
kafasında, Analitik Motor denen daha ileri bir bilgisayar/hesap makinesi
tasarlıyordu.
Diferans Motoru “matematiksel
fonksiyonların toplama yoluyla bilgisayımı ve baskı masalarıyla ilgiliyken yeni
Analitik Motor çıkarma, çarpma ve bölmeyi, aynı zamanda “delikli kartlarla
programlama gerektiren planlar”ı içerecekti. Ada onun yaratısının üzerinde
çalışma fırsatına balıklama atladı ve 1843’te, prototiple ilgili kendi
notlarını yayımladı bu notlar arasında, delikli kartlar kullanarak motora,
Bernoulli sayıları olarak bilinen küsurlu rasyonel sayılardan oluşan özel bir
sekans hesaplamayı öğretme olasılığı olan özel bir algoritma da vardı.

Ada Lovelace Vizyoner Bir Kişiliktir
Ama Ada yalnızca matematik ve problem
çözme konusunda iyi değildi kendisi aynı zamanda bir vizyonerdi. O sıralar
herkes Babbage’ın motorlarının tek bir işe yaradığından çok emindi: zor
hesaplar yapmaya. Motorların mucidi bile aynı şeyi düşünüyordu. Yalnızca
şairane düşünceleriyle Ada bu bilgisayar makinelerin bir gün daha fazlasını
yapma olasılığı taşıdığını tahmin edebildi. Kendi sözleriyle: “Bunlar sayılar
dışındaki şeyler üzerinde etkili olabilir… Örneğin, harmoni bilim; ya da
besteleme biliminde, tiz sesler arasındaki ana ilişkilerin bu tür ifadelere ve
uyarlamalara açık olduğu varsayılırsa motor çeşitli karmaşıklık ve kapsamlarda
ayrıntılı ve bilimsel müzik parçalan besteleyebilir.” Başka bir deyişle Ada,
bilgisayarların potansiyel önemini kuramlaştıran ilk kişiydi. Maalesef Ada’nın
önünde ne gibi büyük başarıların olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz, çünkü
kendisi otuz altı yaşında rahim kanserinden öldü. Ama arkasında müthiş bir
miras bıraktı:
Notlan Alan Turing’in 1940’larda, ilk meşru bilgisayarlar üzerindeki çalışmalarını etkiledi. ABD Savunma Bakanlığı bugün Ada’nın adını taşıyan, onu şereflendiren bir bilgisayar dili kullanıyor. Hatta her yılın 13 Ekim gününde kutlanan bir Ada Lovelace Günü var ve o gün STEM’deki kadınların profilini yükseltmek ve yeni bir “sayı büyücüsü” neslini cesaretlendirmek için çok uygun bir zaman.
Cahit ARF (d. 11 Ekim 1910, Selanik - ö. 26
Aralık 1997, İstanbul), Türk matematikçi ve bilim insanı. TÜBİTAK Bilim Kolu
eski başkanı.
Eğitim hayatı
Cahit ARF, ilkokulu o yıllarda
sultani adı verilen liselerin ilk kısmında okumuş, daha beşinci sınıftayken
tanıştığı genç bir öğretmen onun matematikle ilgilenmesini sağlamıştır. Lisenin
orta kısmına geldiğinde artık okul arkadaşlarının çözemediği matematik
sorularını çözen Cahit ARF’ın bu yeteneği ailesi ve hocalarının ilgisini çekmiş
ve Paris’teki St. Louis Lisesi'nde okumak üzere ailesi tarafından Fransa’ya
gönderilmiştir. Üç yıllık lise tahsilini iki yılda bitirip Türkiye’ye geri
dönen Cahit ARF o sıralarda Türk hükümeti tarafından yüksek öğrenim görmek
üzere sınavla Avrupa’ya gönderilecek aday öğrenciler arasına alınmıştır.
Yüksek öğrenimini Fransa'da Ecole
Normale Superieure'de 1932'de tamamladı. Bir süre Galatasaray Lisesi'nde
matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde
doçent adayı olarak çalıştı. Doktorasını yapmak için Almanya'ya gitti. 1938
yılında Göttingen Üniversitesi'nde doktorasını bitirmiştir.
Kariyeri
Türkiye'ye döndüğünde İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi'nde profesör ve ordinaryüs profesörlüğe yükseldi ve
1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra Robert Koleji'nde matematik dersleri
vermeye başladı. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK) ilk bilim kurulu başkanı oldu.
Daha sonra gittiği Amerika Birleşik
Devletleri'nde araştırma ve incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi'nde
konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. Türkiye'de yaşamak istemesi üzerine
kendi isteğiyle 1967 yılında Türkiye'ye döndü. Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde
göreve başlamıştı. 1980 yılında emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra
TÜBİTAK'ın kurulmasında çok emeği geçti ve TÜBİTAK'a bağlı Gebze Araştırma
Merkezi'nde görev aldı. 1983-1989 yılları arasında Türk Matematik Derneğinin
başkanlığını yaptı.
ARF, İnönü Armağanı'nı (1943) ve
TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü kazandı (1974).
Cahit ARF, 1997 yılının Aralık
ayında ağır bir kalp hastalığı nedeni ile vefat etmiştir.
Çalışmaları
Cahit ARF, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın 10 liralık banknotunda
portresi yer almaktadır.
Cahit ARF,
cebir konusundaki çalışmalarıyla dünyaca ün kazanmıştır. Sentetik geometri
problemlerinin cetvel ve pergel yardımıyla çözülebilirliği konusunda yaptığı
çalışmalar, cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında ortaya çıkan
değişmezlere ilişkin ARF değişmezi ve ARF halkaları gibi literatürde adıyla
anılan çalışmaların yanı sıra "Hasse-Arf Teoremi" adı
ile anılan teoremi matematik bilimine kazandırmıştır. Cahit ARF, matematiği bir
meslek dalı olarak değil, bir yaşam tarzı olarak görmüştür. Öğrencilerine
sürekli: "Matematiği ezberlemeyin, kendiniz yapın ve anlayın."
demiştir.
Ayrıca 2009
yılından itibaren 10 Türk Lirası üzerinde ARF'ın sureti yer almaktadır.
Feza GÜRSEY, (d. 7 Nisan 1921, İstanbul – ö. 13 Nisan 1992, New
Haven). Türk fizikçi ve matematikçi.
7 Nisan 1921' de İstanbul'da Prof. Dr. Remziye Hisar (1902-1992) ve Dr.
Reşit Süreyya GÜRSEY'in (1889-1962) ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Dr.
Reşit Süreyya GÜRSEY, tıp doktoru, fizikçi ve öğretmen olmasının yanı sıra
bilime ve sanata büyük ilgisi olan bir aydındır. Annesi Prof. Dr. Remziye
Hisar, Darülfünun'un fen okuyan ilk kız öğrencilerinden olup, Avrupa'da
kadınların pek azının kariyer yapabildiği bir dönemde Sorbonne'da Devlet Kimya
Doktorası yapmayı başarmış bir bilim insanıdır.
Feza GÜRSEY, İstanbul doğmuştur. İlkokul üçüncü sınıfa Galatasaray
Lisesi'nde devam eden GÜRSEY, fizik okumaya lise yıllarında karar vermiştir.
Galatasaray Lisesi'ni 1940 yılında birincilikle bitirdikten sonra İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencisi olmuş, 1944 yılında Fizik-Matematik
bölümünden de birincilik ile mezun olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı sınavını
kazanarak İngiltere Imperial College'a gitmeye hak kazanmış, burada 1945-1950
yılları arasında Prof. Dr. H. Jones'ın danışmanlığı altında doktora
çalışmalarını yapmıştır. Bu dönem içerisinde "Tek boyutlu bir istatiksel
sistem" ve "İki bileşenli dalga denklemleri üzerine" başlıklı
iki önemli makale yayımlamıştır. 1951-1957 yılları arasında Cahit ARF'ın
desteği ile İstanbul Üniversitesi Tatbiki Matematik Kürsüsü'ne asistan olarak
tayin edilmiştir. 1953 yılında "Spinli elektronların klasik ve dalga
mekaniği" adlı tezi ile doçent ünvanını almış, bir yıl sonra Tatbiki
Matematik Kürsüsü'ne doçent olarak atanmıştır.
1952 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi asistanlarından Suha
Pamir ile evlenmiş ve 1954 yılında Suha ve Feza çiftinin tek çocukları Yusuf
dünyaya gelmiştir. 1957-1961 yılları arasında, eşi ve oğlu ile birlikte Atom
Enerjisi Komisyonu'nun bursu ile ABD'de Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı
Laboratuvarı'nda bulunmuştur. Bu dönemde Brookhaven Ulusal Hızlandırıcı
Laboratuvarı, Princeton İleri Çalışmalar Enstitüsü ve Columbia Üniversitesi'nde
fizik dünyasında en ileri seviyede çalışma yapanlar ile birlikte çeşitli
çalışmalar yapmıştır.
1961 yılında Türkiye'ye dönen GÜRSEY, 1974 yılına kadar Orta Doğu Teknik
Üniversitesi (ODTÜ) Teorik Fizik Bölümü'nde profesör olarak çalışmıştır. Bu
dönem içinde Türkiye'de teorik fizik alanında yapılan çalışmaları canlandırmaya
çalışmıştır. Princeton ve Yale üniversitesinden ünlü fizikçileri ODTÜ'ye davet
ederek birçok konferansın düzenlenmesini sağlamıştır. 1968 yılında TÜBİTAK
Bilim Ödülü'nü almıştır.
1965-1974 yılları arasında Yale Üniversitesi'nin Teorik Fizik Bölümü'ne
teklifi üzerine ODTÜ'deki görevinden ayrılmak istemeyen GÜRSEY, Yale
Üniversitesinde konuk profesörlük görevini kabul etmiş ve ODTÜ-Yale
üniversiteleri arasında dönüşümlü olarak lineer olmayan kiral modeller, konform
simetri, genel görelilik üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür.
1974 yılında Feza GÜRSEY'in Yale
Üniversitesi Fizik Bölümün'ndeki profesörlüğü daimi hale gelmiş,
Feza GÜRSEY 1971 yılından 1991
yılındaki emekliliğine kadar Yale Üniversitesi Fizik Bölümü'nde çalışmıştır. 19
Ocak 1977'de temel parçacık fiziğine yaptığı katkılardan dolayı Sheldon Glashow
ile birlikte Oppenheimer Ödülü'nü aldı. Ödül için kendisini tebrik eden
öğrencilerine "Ödül, Yale ile Harvard arasında paylaşıldı yazıldı.
İsterdim ki, ODTÜ ve Harvard arasında paylaşıldı desinler" demiştir.
1991
yılındaki emekliliğinden sonra Türkiye'ye dönmüş, Boğaziçi Üniversitesi'nin
davetini kabul ederek Fizik bölümündeki odasına yerleşmiştir. Bu sene
içerisinde yakalandığı prostat kanseri nedeni ile 13 Nisan 1992'de Yale
Üniversitesi'nin hastahanesinde vefat etmiştir. Naaşı Anadoluhisarı'nda aile
mezarlığına defnedilmiştir.
Ödülleri
•
1969 -
TÜBİTAK Bilim Ödülü
• 1977 -
S. Glashow ile birlikte J.R. Oppenheimer Ödülü ; R. Griffiths ile Doğa
*Bilimlerinde A. Cressey Morrison Ödülü
•
1979 -
Einstein Madalyası
•
1981 -
College de France’da konuk profesör ve College de France Madalyası
•
1984 -
İtalya Cumhurbaşkanı'nın Commendatore Nişanı
•
1986 -
Roma'da Konuk Profesörlük ödülü
•
1989 -
Türk Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneğinin Seçkin Bilimci Ödülü
•
1990 -
Galatasaray Vakfı Madalyası
teşekur 2gunde yaptım
YanıtlaSilCirkinnnn
YanıtlaSilen yeni ve güzel freelancer seni burada bekliyor
YanıtlaSilPolis Haberleri
YanıtlaSilTaylor yap
SilÇok güzel olmuş gerçekten
YanıtlaSil